SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 102 >>

DEVAM: 43- NEBİ (S.A.V.)'İN: "BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR" BUYRUĞU BABI

 

 (102) وحدثني يحيى بن أيوب وقتيبة وابن حجر. جميعا عن إسماعيل بن جعفر. قال ابن أيوب: حدثنا إسماعيل. قال:

 أخبرني العلاء عن أبي هريرة؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم مر على صبرة طعام. فأدخل يده فيها. فنالت أصابعه بللا. فقال "ما هذا يا صاحب الطعام؟" قال: أصابته السماء. يا رسول الله! قال " أفلا جعلته فوق الطعام كي يراه الناس؟ من غش فليس مني".

 

[:-280-:] Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr hep birlikte İsmail b. Cafer'den tahdis etti. İbn Eyyub dedi ki: Bize İsmail tahdis etti. Bana el-Ala babasından haber verdi. Onun Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre;

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir buğday yığınının yanından geçip elini içine soktu, parmaklarının ıslak olduğunu fark edince "bu ne ey buğday sahibi" buyurdu.

 

O: Ey Allah'ın Resulü üzerine yağmur yağmıştı, dedi.

 

Allah Resulü: "O halde insanlar onu görsün diye neden onu buğdayın üst tarafına koymadın? Aldatan benden değildir " buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 1315; Tuhfetu'l-Eşraf, 13979

 

NEVEVİ ŞERHİ: "Bir buğday yığını" ibaresindeki "subre" yığın demektir. el-Ezheri: Subre bir araya getirilip, yığılmış, toplanmış buğdaya denilir. Birbiri üstüne boşaltıldığı için ona bu ad verilmiştir. Üst üste yığılmış bulutlara "sabır" denilmesi de buradan gelmektedir.

 

Hadiste (lafzı manasıyla): "Ona sema isabet etti"den kasıt yağmurdur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Aldatan benden değildir" buyruğu asıl nüshalarda bu şekilde "benden" ibaresiyledir. Bu sahihtir. Buna dair açıklama bundan önceki başlıkta geçti. Allah en iyi bilendir.

 

 

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in oraya uğraması ya pazar yerindeki müslümanların hâllerini teftiş etmek yahut bir şey satın almak içindir. Böyle bir teftişi hükümet yaptırmalıdır.

 

«Islak kısmı üstüne koysa idin ya» buyurulmasından anlaşılıyor ki sahibi o ekini toptan yahud ne kadar olduğunu ölçmeden ölçeği şu kadara...» diyerek satacakmış. Zira aldatma ancak bu şekil satışda olur. Üzüm, incir, elma ve armud gibi yemişlerin iyilerini sepetin üstüne dizerek sepet hesabiyle satmak da bu kabildendir. Sepetin üstündekilerle altındakiler arasındaki fark büyük olursa yapılan bu iş aldatma sayılacğından müşteri o malı kabul etmeyebilir. Fark az olursa kabulden imtina edemez; bunun hükmü yoktur. Çünkü alış verişler az miktar aldanmadan hâli kalmazlar.

 

Nebi (Sallallahu Aleyh! ve Sellem) 'in o zâtı te'dîb veya pazardan koğduğuna dair bir ma'lumat verilmemiştir. İhtimâl bu hal ilk defa vuku' bulduğu için te'dib hususunda söale iktifa etmiştir.

 

Hadis-i şerif ehl-i fazilet zevatın bir şey satın almak için pazara girmelerinin rüchana delildir. Zira Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ancak tercih edilecek bir şeyi yapar. Maamâfih caiz olduğunu göstermek için de gitmiş olabilir. Bu takdirde hadis ruchana değil, cevaza delâlet eder. İmam Mâlik: «Eskiden insanların âdeti pazar yerlerine çıkmak ve oralarda oturmak idi. İbni Ömer çok defa pazara gelir; orada otururmuş, diyor. Yahya b. Saîd dahi: «Ben Said b. el-Müseyyeb ile Sâlim'in bir çok hadislerini ancak pazarda otururlarken almışımdır.» demiştir.